“BES’lenmek yada BES’lemek” geri geldi
BES’te yapılan son düzenlemeler
sonucunda uzun süredir ara verdiğim “BES’lenmek yada
BES’lemek,işte bütün mesele bu!” yazılarıma devam etmek için nihayet fırsat
çıktı. Konumuz Devlet katkısı fonlarındaki Devlet tahvil bulundurma oranının
%70’den %50 indirilmesi ve Hisse senedi oranının en az %10’dan en az %30’a
çıkartılmasıdır.
İlk başta Devlet Katkısı fonları neredeyse
%100 oranında Devlet tahvili almak durumundaydılar. Bunun anlaşılır bir nedeni
vardı: Devlet vermiş olduğu parayı borç olarak geri alıyordu. Böylece nakit
açığı oluşmadan ödemeyi BES’ten çıkışa kadar ertelemiş oluyordu. Piyasaya para
da çıkmadığından enflasyonist bir durumda söz konusu olmuyordu. Bir diğer
gerekçede bu fonların mümkün olduğunca risksiz yatırım araçlarına yatırılıp,
devletin katılımcılara sağladığı bu fonların fazla iniş çıkışlardan
etkilenmemesi amaçlanıyordu. Gerçekte ise Türkiye’de devlet tahvili belki de en
riskli yatırım araçlarından biri oluyordu (Devlet tahvili
fonlarının performansı ile ilgili yazım) Bunun nedenleri ayrıca
ve uzunca tartışılması gereken bir konu olduğunu belirtmekte yarar var.
Sonradan bu oran gevşetildi, önce
%70’e şimdide % 50’ye düşürüldü. Portföy Yönetim şirketleri ise en az %50
Devlet tahvili, en az %30 Hisse senedinden kalan %20’yi daha önce yaptıkları
gibi mevduat/katılım ağırlıklı likit sabit getirili araçlarda
değerlendirecekleri düşünülüyor.
Uzun vadeli yatırımcı
önünde sempati defilesi
Uzun vadeli yatırımcı hisse senedi
piyasası için çok değerli bir yatırımcıdır; anlık, günlük hatta yıllık iniş
çıkışlardan etkilenmeyen, şirketlerin uzun vadeli stratejilerini uygulamalarına
izin veren bir yatırımcı profilidir. Genellikle yabancılarla özdeşleşen bu
yatırımcılar, 2018 yılından itibaren ülkemizi terketmeye başlamaları ile oluşan
bu uzun vadeli yatırımcı açığı BES fonları ile kapatılmaya çalışmaya başlandı. Borsanın
yine sıkıntılı günlerinden birinde Devlet katkısı fonlarına en az %10 hisse
bulundurma şartı getirildi, şimdiyse bu oran%30’a çıkartıldı, %50’ye kadarda
artırılabilir.
Bu düzenleme borsanın düşmesini
önlemeye yönelik bir zamanlamada yapılınca, her konuda olduğu gibi, taraftarlık
duyguları ile olumlu/olumsuz yorumlar etrafı sardı.
Sermaye piyasası aracı tanım olarak 1
yıldan uzun yatırım anlamındadır ama burada uzun vadeyi 10 yıl ve üzeri olarak
tanımlamak gerekiyor. Bu itibarla BES fonlarının uzun vadeli bir yatırımcı
olduğundan yola çıkarak bu tür uzun vadeli yatırımcının sermaye piyasası
araçları açısından cazipliğine bakalım. Dikkat, çekmek istediğim nokta bu
yatırımcıların hangi araçları tercih edeceklerini değil, tersinden hangi araçların
uzun vadeli yatırımcı peşinde koşacağı şeklinde bir yaklaşım içindeyiz.
Özel ve Devlet tahvilleri olarak
tanımlanabilecek sabit getirili menkul kıymetlerde (SGMK) uzun vadeli
yatırımdan en çok yararlanabilecek araçlardır. Örnek vermek gerekirse 10-20
yıllık konut kredilerle ev sahibi olmamızın bu uzun vadeli yatırımcılar sayesinde
olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda Kerim Rota’nın efsane Beyaz
Saraya 900 metre mesafede 15 Milyar TL borçlanan şirket yazısı olayı açıkça anlatıyor. Benzer şekilde bu
yatırımcılar devletin Mega ve KÖİ projelerini finanse edebiliyorlar. Özel
sektörün 20 yıllık krediye erişimi olsa, teorik olarak (herhangi bir tartışma
açmak istemediğim için özellikle teorik olarak yazdım), birtakım KÖİ
projelerinde trafik garantisi verilmeyebilir veya daha düşük
verilebilirdi. Bu açıdan bakınca uzun
vadeli SGMK yatırımcılarının gündelik hayatımıza Borsa yatırımcılarında daha fazla
dokunduğunu söyleyebiliriz. O halde neden Devlet özel sektör borçlanma aracını
değil de yine özel sektör hisse aracını destekliyor? İlk açıklaması Borsanın
tüm oyuncuların toplandığı ve SGMK’ya göre haylice daha küçük bir piyasa olması
ve yapılacak küçük bir etkinin sonuçlarının daha hızlı ve daha geniş kapsamlı
olarak alınabileceği.
Devlet yönetimi bir tercihlerin
yönetimidir ve devletin hisse piyasasını destekleme tercihini irdelemekte fayda
var.
Hisse senedi piyasası
şirketlere ucuz fon sağlar mı?
Bu doğru bilinen ama tamamiyle yanlış
bir kavramdır!
Türkiye’de borsa ilk halka arzlar
dışında şirketlere kaynak sağlamaz. Bu da halka arz ortak satışı değil da
sermaye artırımı yoluyla yapılıyorsa geçerlidir. Ayrıca daha sonra hisse fiyatı
halka arz fiyatının çok üstüne çıkıyorsa bu şirkete hak ettiğinin altında, yani
daha düşük bir kaynak konulmuş anlamına gelmektedir. Bu durumda şirket daha
yüksek bir kaynak maliyetine katlanmış demektir.
Türkiye’de borsa şirketlerinin bile sermaye
artırımları genelde nominal değer üzerinden yapılmaktadır. Piyasa değerinden
emisyon primli sermaye artırımları veya ikincil halka arzlar nadirdir. Bedelli
sermaye artırımı bile borsada bir olumsuzluk olarak algılanır. Bu nedenle
yüksek bir kaynak gerektiğinde mevcut ortaklar hisse oranlarında seyrelme
durumunda kalırlar ve artırımdan vazgeçebilirler.
Ucuz fon kavramına gelirsek aslında
tam tersidir. Kredi verenler şirket kar etse de etmese de faizlerini alırlar.
Öte yandan hissedarların şirketin performans riskini üstlenmeleri karşılığı bir
risk primi talep etmeleri doğaldır. Diğer bir ifade ile kurumsal finansmanın
temel kavramlarından biri özkaynak maliyetinin kredi maliyetinden fazla olacağı
şeklindedir.
Özkaynak finansmanı pahalı olabilir
ama şirketin risklerini azaltan bir yöntemdir. Dolayısıyla özkaynak
finansmanı şirketin riskini azaltan pahalı bir kaynaktır. Türkiye’de ve
çoğu ülkede borsaların şirketlere özkaynak sağlamaktan ziyade bu hisselere
2.elde likiditeyi sağlama işlevini yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Tabii ki
gelişmiş bir hisse senedi piyasasının olmasının sayısız avantajları vardır ama
devletin önceliklerinde nerede yer bulacağı da yöneticilerin tercihleridir.
Devlet ile tatlı su kapitalizminin
dorukta buluşması
Devlet katkısı ve Tahvil fonlarının
performansından muzdarip olan geniş bir kesim olduğu ve hisse senedi ile bu
getirilerin, uzun vadede, iyileştirilebileceği düşünülebilir.
Ancak burada göz önüne alınması
gereken önemli bir nokta var:
Devlet kendi katkı fonlarında en az
%30 hisse oranını koyarken BES katılımcıları serbest portföy seçimlerinde hisse
fon ağırlıklarını daha düşük bir oranda tutuyorlar. Üstelik bu Borsanın tek
yatırım alternatifi olup rekorlar kırdığı bir dönem sonrası. Hisse fonları 3
Şubat 2023 itibariyle toplam BES fonlarının %7’si. Atak/agresif değişken
fonların da bol bol hisse tuttuğunu varsaysak bile bu oran %10’u ancak geçer.
İyimser bir açıdan bakarsak devletin
burada öncü bir rol oynayıp halkına doğruyu ve yapılması gerekeni gösterdiğini söyleyebiliriz.