23 Ekim 2019 Çarşamba

BES’in tüm yükünü taşıyan katılımcı kim?


BES’te madalya verilecek katılımcılar

Aylık düzenli bir birikim olan BES’te başlangıç ve sonuç endeksine bakıp sonuç çıkarmak yanlış olmasa bile eksik bir incelemedir. Başlangıç ve sonuç endekslerinin bize söylediği tek şey eğer tüm birikimimizi ilk başta BES’e yatırıp bir daha hiç para ekleyip çekmeseydik paramızın reel olarak geleceği seviyedir. Halbuki biz BES’e her ay para yatırıyoruz. İlk ay yatırdığımız 100 TL’miz 16 yıl sonra 640 TL olmuş olabilir ama ya 2.ay yatırdığımız paralar ne oldu? 10.aydaki paralar 120.aydaki paralar? Yatırılan her katkı payı değişik zamanlarda yatırıma yöneldiği için hepsi değişik tutarlarda getiri elde etmişlerdir. Dolayısıyla ödeme serilerinin incelenmesi gerekmektedir.
Bu periyodik yatırım serilerinin göz önüne alarak EGM BES-Tüm endeksi ile ilgili gerçek performansı daha önce irdelemiştim. Bu ve bundan sonraki çalışmalarda bazı fon gruplarının performansları hakkında bazı yorumlarda bulunmak istiyorum.

TL Borçlanma araçları ve Standart fon grupları

Son zamanlarda ağırlığını kaybetse de fon grupları arasında en büyük olanı, genelde devlet tahvili içeren, TL Borçlanma araçları olarak anılan gruptur. Standart fon grubu da bu fon grubu ile çok yakındır ve performansları da hem zaman hem de getiri açısında birbirine yakındır. Bu iki grup şu anda toplam fonların %22’sini temsil ediyorsa da, Bireysel emeklilik sisteminin başladığı 2003 yılından beri bakıldığında ortalama olarak tüm BES fonlarının % 50’sini teşkil etmişler. Ayrıca düşük riskli olarak görüldüklerinden ilk başlangıç fonları da genelde bu 2 fon olmaktadır. Dolayısıyla BES katılımcılarından bu fonlara bulaşmamış birini bulmak hayli zordur.

İç verim oranları

2003-2016 arası sisteme katılanların bugün itibariyle bu iki fon grubundan elde ettikleri ortalama yıllık reel iç verim oranları grafiğini aşağıda paylaşıyorum:




Görüldüğü gibi her iki fonda aynı eğimi takip ediyor, sadece Standart fon biraz daha az kaybettirmiş! Dikkatli okurun gözünden kaçmamıştır ama ben grafik ile bir ayrıntıyı hatırlatayım: 0 en üstte, tüm yıllık oranlar 0 altında!
Grafik neyi anlatıyor: En solda Sisteme en eskiden girmiş (Ekim 2003) birisinin bugüne (Eylül 2019’a kadar=191 ay) boyunca bu fona düzenli olarak aylık katkıda bulunduğu takdirde elde edeceği enflasyondan arındırılmış yıllık reel iç verim oranı bulunmakta. En sağda ise sisteme 36 ay önce girmiş olanların reel iç verim oranı bulunmakta. 3 yıldan az önce girenleri (Ekim 2016 sonrası) incelemeye almamamın nedeni bu sürenin BES performans ölçülmesi için kısa dolayısıyla yanlış olacağını düşünmemdendir.

Birikim toplam getirileri

Bu grafiğe göre emeklilik hakkını elde etmiş ve sisteme ilk girenler bugün emekli olsalar 16 yıl boyunca kaybettikleri yıllık %-1’ile toplam yatırdıkları paranın yaklaşık % 8 eksiğini alacaklar. 2013 yılında devreye giren devlet katkısından da elde edecekleri tutar yaklaşık yatırdıkları paranın % 8,9 tutuyor. Bu durumda devlet katkısıyla beraber yatırdıkları paranın reel olarak %0,9 kadar fazla bir birikim ile emekli olabilecekler.
Bu aşamada grafik ile hesaplama arasındaki ilişkiyi kısaca açıklamanın faydalı olacağını düşünüyorum: İç verim oranını bir aracın hızı olarak düşünürsek bu hızı aracın hareket ettiği süresiyle çarparsak toplam gidilen mesafeyi buluruz. Yukarıdaki örnekten hareketle ilk yatırımımız yıllık %-1 ile 16 yıl devam etmiş, 2.si aynı hızda 15 sene devam etmiş, vs. en sonuncusu ise yine aynı hızla 1 sene devam etmiş. Fazla ayrıntıya girmeden bütün bunları çarpıp toplarsak ve çıkanı da yatırdığımız paraya bölersek yukarıdaki hesaba ulaşırız. Bu yöntem yaklaşık sonuç verse de kavramı anlatmakta yararlıdır. Örnekte ortalama sürenin 8 yıl olduğunu söylemek yeter sanırım.
Devlet katkısında da benzer bir yöntem izleniyor, yalnız katkı 2013 ortasında devreye girdiğinden bu katılımcı 6 yıl katkı alabiliyor, yani %25 katkıyı toplam süresinin sadece 6/16=%37,5 oranda alabiliyor. 
Değişik giriş tarihlerine göre devlet katkılı ve katkısız toplam reel gelirleri gösteren grafik aşağıda

















Sadece emeklilik hakkını kazanmış olan 2009 yılına kadar girişlileri ele aldım. 2010 girişlileri de almamın nedeni önümüzdeki 1 yılda, anormal reel kazanç veya kayıp olmadığı takdirde, onlarında emeklilik birikimlerinde fazla bir değişim olmayacağındandır.

Tok gözlü bir milletiz

Görünen o ki devlet katkıları boşa gitmiş, %25 beklerken bu fonlar %-2 ile %4 arası gelir getirmiş. Boşa gitmiş derken aslında devletin  negatif faizle borçlanması bir anlamda devlete vergi ödenmesidir. Devletten aldığını, çoğu zaman fazlasıyla, devlete iade eden bu kişileri takdir etmek gerekmez mi? Devletimize ve milletimize hiçbir yük olmadan tasarruf eden bu BES katılımcılarının cebine para koyamadıysak, madalya ile ödüllendiremediysek bile en azından tüm yükü omuzlayan bu Atlas'larımızdan bir alkışı esirgemeyelim.

Piyasa görür ve cezayı keser

Genelde BES'e getirilen eleştirilerden biride portföylerin doğru dürüst yönetilmediği veya kazandırmadığı şeklindedir. Ancak  sorun BES'te veya portföylerin yanlış yönetimlerinden değil, bu durumda tahvillerin negatif reel getirilerinde. BES yatırımcısı Dimyata giderken en azından evdeki bulgurdan olmamış. Ya BES paraşütü olmadan bu tahvillere yatırım yapanlar? 
Aslında fonlara yatırım kararını katılımcı veriyor, emeklilik şirketi değil. Eğer kararı onlara bırakırsanız, biraz kolaycılık biraz da zorlama ile kendinizi en standart fonlarda bulabilirsiniz. Katılımcılar, ister buradaki gibi analiz yaparak ister yaşayarak, bu fonların kötü performansını görmüşler ve bir zamanlar %52 olan ağırlıkları %22'ye düşmüş.

Gelecek yazılar: En kötüsü geride mi kaldı?

Gelecek yazılarımda diğer önemli fon gruplarının performansını yayınlayacağım. Sanırım bu sayede katılımcıların kendi risk profillerine göre dengeli bir fon portföyü oluşturmalarının önemi ortaya çıkar. Yalnız içiniz rahat etsin “En kötüsü geride kaldı”. Gerçekten!

7 Ekim 2019 Pazartesi

Devlet BES’imizden eksik olmasın


Önceki yazımda BES fonlarının enflasyona karşı bir yere kadar koruma sağladığı, ancak tek başına bir yatırım aracı olarak kayda değer bir reel getiri sağlamadıklarını belirtmiştim. Bu yazıda devlet katkısının etkisini inceleyeceğim. Bilindiği gibi BES’te devlet katkısı 2013 yılında devreye girdi ve çeşitli emeklilik şartları altında kişiye kendi katkılarının %25’i oranında ek bir katkı sağlıyor.  Bu katkı brüt asgari ücret ile sınırlı. Uygulamanın henüz 6,5 yıl öncesi başlamış olması nedeniyle elimizdeki veriler sınırlı. EGM BES endeksi, Devlet katkısı endeksi ile Enflasyon endeksini Mayıs 2013’ten itibaren seyrini aşağıda grafikte görebiliriz.
Görüldüğü gibi gerek BES endeksi, gerek devlet katkısı endeksi enflasyon endeksinin altında seyretmişler. Ancak BES endeksi ile %25 oranında devlet katkı endeksini toplayıp grafiğe yerleştirdiğimizde (mor çizgi) endeks enflasyonun hayli üstünde seyrediyor. Yalnız BES gibi periyodik birikimler için düz endeks rakamları fazla bir şey ifade etmiyor. Bu nedenle bu verileri eşit periyodik ödemelere çevirmek gerekiyor. Bu sefer yıllık ortalama getiri oranlarını bulmak yanıltıcı olacak. Zira %25’lik katkı zamana bağımlı olarak değişir. İlk yılki katkınızın yıllık getirisi %25 iken, 2. Yılda bu oran %11.80’e, 3.yılda %7,7 vs. düşüyor. 25-30 yıl sistemden kalan birisi için bu oran yıllık %0,75’e düşmekte. Bu nedenle birikimlerin bugünkü değerlerini toplam enflasyona oranlayarak oluşturduğum grafiği aşağıda paylaşıyorum.

76 aydır sistemde olan (Mayıs 2013 yılında girmiş) biri 100 lirasını yaklaşık olarak 121 TL yapmış gözüküyor. Devlet katkısının 4 TL’si enflasyon altında fon performanslarına kurban gitmiş olsa da 21 TL tutarında reel bir servet artışı azımsanamaz. 30 aydan kısa bir süredir sistemde olanların (2017’den itibaren sisteme girenlerin) %25’ten bile fazla bir reel servet artışı yaşamaları sevindirici gözüküyor. Yalnız BES’te bu getiri ve servete ulaşmak için önce sabır (en az 10 yıl, ortalama 25 yıl) gerekiyor. Dolayısıyla değil bir, 5-10 yıllık performanslar bile belirleyici olmayabiliyor. Nasıl ki 2013 yılında sisteme girenlerin servetlerini %21’in üstlerine taşıma olasılıkları varsa 2017 girişliler için de düşme ihtimali vardır. Servet gelişiminin seyri emekliliğe yaklaşırken belli olmaya başlıyor.
Önceki yazımda belirtmiştim, fonlar enflasyon oranında getiri sağladıkları müddetçe, devlet katkı fonları hiç getiri sağlamasalar bile  mutlaka reel bir servet artışı oluyor. Örneğin %10’luk sabit bir enflasyon varsayımıyla, devlet katkıları faiz kazanmasa bile 25 yılın sonunda %15’lik bir servet artışı  (devlet sübvansiyonuna) sahip olunuyor.

BES için diğer gerekçeler

BES’in getiri ve devlet katkısı dışındaki faydalarını anlatmak için giriş cümlelerimizi şöyle sıralayabiliriz:
“Bu parayla düzgün fiyat bulamazsın”: Türkiye’de ortalama 100 TL olan aylık katkı ile herhangi bir yatırım aracında doğru dürüst bir fiyat almak neredeyse imkansızdır. 100 TL’lik bir yatırım size herhangi bir yatırım aracında günün en yüksek alış-satış fiyat farkının ne olduğunu öğretir!
“Zorlama olmazsa biriktiremezsin”: Yıllar boyu ayda 100 TL biriktirecek disiplini olan insan var mıdır merak ediyorum. Bu 25 yıl durmadan rejim yapacağım demek gibidir. Bir alternatif her ay bankaya otomatik talimat verilebilir, o zamanda para hep mevduatta tutulmuş olunur. Acaba o tutarlarda mevduat ne kadar reel getiri sağlayacak bu soruyu sormayacaksak sorun azalır. 
“Kendin daha iyi mi yatırım kararları veriyorsun?” : Diyelim ki hem çelik disiplinimiz ve iyi fiyatlara erişimimiz var, acaba yatırım kararlarımız da o kadar isabetli mi? Bırakın piyasa profesyonellerini, enflasyonu yenecek bir performansı kaç kere ne kadar süreyle sağladık? Bunu yıllarca sağlayacağımızı bize aşılayan özgüvene ne zaman eriştik? En son Attila Köksal’ın paylaştığı, JP Morgan’a ait, araştırmada (https://twitter.com/AttilaKoksal/status/1176462853538275328?s=20) ortalama yatırımcının enflasyona yenik düştüğü bilgisini kulak arkasına atmamak gerek.

Mr. Spock nerede?

Peki, neden insanlar bu kadar rasyonel finansal bir imkânı neden geri tepiyorlar?  Gençliğimizin meşhur dizisi Uzay Yolu’ndaki pür mantık Mr. Spock’tan hiçbir şey mi öğrenmedik? Onu uzak bir gezegende terk mi ettik? Bence bunun cevabı BES’i en kısa şekilde tarif eden bu cümlenin içinde saklı:

BES, para biriktirmeniz karşılığında devletin belirli bir süre sonra (ortalama 25 yıl) size ek para vereceği taahhüdüdür (koyduğunuz paranın %25’i).

BES'te taahhüt değil, gerçekten hesabına para yatırılıyor diyen itirazları duyar gibi oluyorum. Ancak bu parayı hak etmek için şartları yerine getirmeniz lazım, yoksa para devlete geri gidiyor. Dolayısıyla bu bir taahhüt oluyor, bu dönem boyunca devlet parasını portföy yöneticisine yönettirmiş oluyor.
Bence cevap bu cümlede bulunan her 2 unsurda -Devlet taahhüdü ve belirli süre – birden bulunmaktadır.
Toplumsal Hafıza: halkımızın sık sık düşen tasarruf hevesinden hoşnut olmayan devletimiz yaklaşık 30 yılda bir tasarruf kampanyası düzenlemektedir. 60’lı yıllarda tasarruf bonoları, 90’lı yıllarda zorunlu tasarruf, konut edindirme ve nihayet yeni yüzyılın 20’lı yıllarında BES. İlk iki deneyde devletine güvenmek zorunda kalan halkın BES‘e sıcak bakmamasının sebebini toplumsal hafıza olarak nitelendirebiliriz. İlk başlarda tamamen isteğe bağlı olan BES zamanla OKS ile girilmesi zorunlu, çıkılması serbest oldu. İleride çıkış şartlarının zorlaştırılması veya dolambaçlı hale getirilmesi, müdahale edilmesi söz konusu oldukça  insanların hafızaları daha baskın rol oynamaya başlıyor.

Süre: En az 10 yıl sistemde kalma, 55 yaş derken 30 yaşındaki bir çalışanın 25 yıl sabır etmesi lazım. Bu süre çoğu insanın hayal edemeyeceği kadar uzun. Finansta sürenin uzunluğu riski artıran bir unsurdur. Yüksek enflasyon finansal varlıkların getirilerini, bazı durumlarda olumlu etkilese bile, riski artırdığında uzun vadede değerlerini olumsuz etkiler. Friedman'ın "Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olaydır" sözünün doğal sonucu da "Enflasyon her zaman ve her yerde devletin işidir". Türkiye'nin enflasyon ile mücadele azim ve yeteneği de ancak bir Arjantinliyi etkileyebilir.  İnsanların bu sürede bir (kaç) enflasyon kazasına uğrama olasılığını da göz ardı ettiklerini sanmıyorum.

Risk Primi
Aslında bu rasyonel gözükmeyen davranışların finansal dilde mantıklı açıklamasını risk primi olarak nitelendirmek gerek. BES’ten ayrılan insanların risk primi beklentileri daha yüksek diyebiliriz. Daha önce dikkatsizlik ve sürücü hatasından defalarca kaza yapmış bir şirket, size çok iyi bir teklif sundu diye hayatınızın en uzun yolcuğuna çıkmak üzere hemen aracına atlar mısınız? Sanırım bu sefer devlet vatandaşından süre istemek durumunda, finansal ifadesiyle daha fazla katılım için risk primini düşürmek zorunda (süre/tutar ve güvenilirlik).