10 Aralık 2019 Salı

Gazoz değil BES


Gazoz değil BES
                          
BES yatırımcısı bir okuyucum sordu: Fon işletim bedelini katkılarımızın profesyonelce yönetilmesi için ödediğimizi düşünüyorum; Doğru mu düşünüyorum?
Bu düşünce doğru olmakla birlikte eksiktir: Doğrudur, birikimlerimizi yöneten portföy yönetim şirketleri (PYŞ) ödenen bu bedellerde pay almaktadırlar. Eksiktir, bu bedellerin pek azı PYŞ’lere gitmektedir. 2019 yılında PYŞ’lerin Fon yönetim giderlerinden aldığı toplam payın sadece %7 olduğunu pek çoğumuz bilmez. Peki, geri kalan %93’ü nereye gidiyor? Ağırlığının tanıtım ve dağıtım gideri olduğunu söyleyebiliriz. Aynen gazlı içeceklerde olduğu gibi, ödenen bedel en çok ürünün size tanıtılıp ulaştırılmasına harcanırken, ürünün kendisi fiyatın içinde son derece küçük bir pay tutmaktadır.

BES’iniz ayağınıza mı geliyor?
Emeklilik şirketleri işletim gideri olarak fonun büyüklüğünden ortalama %1,42 almaktadırlar. Devlet katkı fonlarında bu oran %0,35, OKS (otomatik katılım) fonlarında %0,85 iken diğer fonların ortalaması %1,65 olarak dağılmaktadır. Bu rakamların %7,42’si yani fon büyüklüğünün sadece %0,11’i birikimlerinizi iyi yönetmesi için PYŞ’lere gitmektedir. PYŞ’lerin Fon işletim giderlerinden aldığı paylar her fon tarafından açıklanmaktadır. Ben de emeklilik fonlarının büyüklük olarak %90’ını temsil eden 142 fonun raporlarından aşağıdaki tabloyu derledim:


Fon işletim giderlerinin %92,5’inin nereye gittiğini tam olarak söylemek biraz daha zor. Bu konuda toplu bilgi Türkiye Sigorta Birliği’nin sitesinde bulunuyor. Buna göre 2018 yılında gelirlerin %6,2’si PYŞ’lere aktarılırken, %22’si faaliyet karı % 65’i ise faaliyet giderlerinden oluşmuş. Bu orandaki bir faaliyet karının rekabetin ve devletin ilgisini çekeceğini belirtebiliriz. 
Faaliyet giderlerin ise emeklilik şirketlerinin bize ulaşıp BES’in faydalarının anlatılması, BES’imizi onlardan yapmaya ikna edilmemiz, planlarımızın oluşturulması, satış sonrası hizmetlerin verilmesi için yapıldığını söyleyebiliriz. Emeklilik şirketlerinin sesini duyar gibi oluyorum; Gazozunuzun ayağınıza gelmesi için dağıtım ve reklam harcamaları normal karşılıyor da sıra BES’e gelince niye itiraz ediyorsunuz? OKS ile devlet zorlayana kadar kaçınız kendi kendine gidip BES yaptırdı? Reklam yapmayan cola şirketlerinin unutulup gittiğine hep beraber şahit olmadık mı? Bu işlerin hiç biri bedava olmuyor!

BES’inizi soğuk için!
Acaba emeklilik şirketleri performansa dayalı bir ücretlendirme yapıyorlar mı? Öyle ya belki de iyi bir ödül ile PYŞ’ler teşvik ediliyorsa ucu bize de dokunur!

Bu amaçla PYŞ payları ile fonların 3 ve 5 yıllık performansları ile alınan paylara baktım. Performans ile alınan pay arasında herhangi bir ilişki olmadığını yorumlamak için istatistik dehası olmaya gerek yok! Hatırlayalım korelasyon katsayısının 0,50 ‘den az olması bir ilişki olmaması anlamına gelir.
Bunların grafiklerini ve korelasyon katsayılarını aşağıda sunuyorum:


Anlaşılan gazoz örneğimiz burada da geçerli. Önemli olan gazozun içeriğinden ziyade el altında bulunması!

12 Kasım 2019 Salı

BES’te yatırımın Nirvana’sında kaza


BES’te yatırımın Nirvana’sında kaza




Uzun vadeli yatırımın çıpası, Nirvana’sı hisse senedidir. Kim ki uzun vadeli yatırım yapacaktır o zaman gösterilen yatırım aracı hisse senedidir. Ekonominin ve şirketlerin büyümesine ortak olunarak uzun vadede yüksek getiri beklenir. Hatta hepimiz vakti zamanında azıcık parayla X hissesine yatırım yapanların nasıl milyoner olduklarını veya eski dolaplardan çıkan büyük amcasının vaktiyle aldığı hisseler sayesinde köşeyi dönenlerin hikayelerini biraz gıpta ile duymuşuzdur. Hisse fonları sayesinde belki de bu talih kuşu bize de uğrayabilir diye düşünmekte yanlış olmaz. BES zaten uzun soluklu bir birikim aracı olduğuna göre, bu ikilinin buluşması ve birlikte olmaları herkesin beklediği mutlu son olmalıydı. Devletimiz de bu görüşte olduğundan Gönüllü ve OKS Standart emeklilik fonlarına 2018 sonundan itibaren en az %10 hisse senedi alma zorunluluğu getirdi. Ne de olsa söz konusu olan ekonomimize uzun vadede katkı sağlayarak tüm paydaşların beraberce kazanacağı bir yatırım aracıydı.

Peki, BES hisse fonlarında geçmiş performans ne olmuş? Beklenen Kazan- kazan durumu olmuş mu? Eylül 2019 itibariyle hala sistemde bulunan ve sisteme Ekim 2003 - 2016 yılları arasında girenlerin elde ettikleri yıllık verim oranlarına bakalım:



Görüldüğü gibi 2003 yılında girenlerin dışında hisse fonlara yatırım yapanlarda pek kazanan olmamış!  Hatta 3 yıl önce girenlerin yıllık %6’lara varan kayıplarının olduğu gözlemleniyor.

Verim oranını sistemde kalınan ortalama süre ile çarparak katılımcının elde ettiği toplam getirileri aşağıdaki grafikte mavi ile gösterilmekte. 2013 yılında başlayan (6,5 yıllık) devlet katkısı da eklendiğinde ki getiri ise kırmızı olarak gösterilmekte. Emekliliğe hak kazananların bugün emekli olsalar elde edecekleri net reel gelir grafiğine bakarsak karşımız çıkan tablo:

Emeklilik hakkına kavuşmalarına rağmen, dayanıp sebat eden ve bugüne kadar sistemden çıkmayıp hisse fonlara yatırım yapan çoğu katılımcı pek şanslı olamamışlar. Reel getiri elde edebilmelerinin nedeni %25 devlet katkısını olmuş, onunda önemli bir kısmını kurban etmiş olsalar da cana geleceğine mala gelsin diyebiliriz.

Finans ne zaman aldatmaca olmaz?
Finans “gelecekte size fayda sağlama taahhüdüne karşılık bugün elindeki parayı vermektir” şeklinde tarif edilebilir. En baştan beri taahhüt edilen bu faydayı vermeme kafaya koyulmuş ise buna aldatmaca denir, diğer bütün durumlar finansal risk olarak sınıflandırılır!
Taahhütler yerine getirildiği durumda, yani finans olduğunda, yatırımların sonuçlarının muhasebesi arzuların veya beklentilerin karşılamadığı görülebilir.
Muhasebe geçmişi konuşurken finans gelecekle ilgilenir. Şimdiye kadar bende geçmiş performansa baktım, yani muhasebe yaptım. Bunu yapmanın en önemli nedeni genellikle gelecek için öngörü yaparken geçmiş performans ele alınır. Örneğin birisi çıkıp ta “ben 100 metreyi 10 saniyede koşarım” derse ilk işimiz şimdiye kadar bunu kaç kere başardığını sormak olur.
Ancak finansal piyasalarda tarihin tekerrür edeceğini düşünmek çok da doğru sonuçlar vermeyebilir. Geçmiş fiyat verilerine bakarak geleceği tahmin etmeye çalışan en meşhur yönteme “teknik analiz” deniyor. En basit piyasa takip programında bile son derece gelişmiş teknik analiz araçları bulunmaktadır, bunun yanı sıra bu konuda sayısız paralı, parasız tavsiyeye de ulaşmak mümkündür. Herkesin aynı araç ve verileri kullandığı piyasalarda bu şekilde nasıl para kazanılır sorusuna tek cevabım herkesin aynı şeye bakıp değişik şeyler gördüğü şeklindedir.

Bedava kristal küre
BES’te toplam birikimimizi belirleyen iki etken vardır: düzenli yatırdığımız katkı payları (anapara) ve yatırımların getirileri. Zaman geçtikçe toplam birikimimizin içinde yatırımların getirileri katkı paylarının önüne geçiyor. Bunu anlamı son getiriler yükselirse sadece son katkı payımız değil bütün geçmiş birikimlerimiz bundan olumlu etkileniyor, tabii tersi de geçerlidir, ama tersinin hep bizim dışımızdakiler için geçerli olduğunu düşünmek insanı rahatlatır. Zaten BES’te kısa zamanda yüksek getiriye ihtiyacı olanlar sadece emekliliğe hak kazananlar veya kazanmak üzere olanlardır.
Genelde hisse senedi, altın, döviz gibi gelecek fiyat ve gelirlerini kestirilemeyen yatırım araçlarının en riskli olduklarına hükmedilir ve bu yüzden getiri beklentileri daha yüksek olur. Buna karşın tahviller, adlarına sabit getirili menkul kıymet denilerek, öngörülebilir düşük riskli olarak nitelikledirilmektedirler. Doğrusal risk-getiri ilişkisi finansın temel öğretilerinden biridir. Ancak 16 yıllık BES yolculuğunda bu tahvillerde bu ilişkinin yürümediğine şahit olduk.
Peki, gelecekte bizi neler bekliyor olabilir? Gelecek yazılarımda bu konunun dinamiklerine eğilmeyi düşünüyorum. Ancak hangi yatırım aracının ne kazandıracağını söyleyen kristal küreye sahip olmayınca bende hesap kitapla idare etmeye çalışacağım.

Not: Haklarında Ayrıntılı yazı yazmadığım diğer fonların yatırımcıya verim ve getirilerine buradan ulaşabilirsiniz

11 Kasım 2019 Pazartesi

BES'te Fon performansları


Aylık düzenli bir birikim olan BES’te başlangıç ve sonuç endeksine bakıp sonuç çıkarmanın eksikliğini ortaya koymuş ve gerçek performansı EGM BES Tüm endeksi temel alarak “Devlet katkısı olmadan BES ne kadar cazip” adlı yazımda irdelemiştim. Unutanlar veya “şimdi bir de o yazıya mı dönüp bakacağız” diyenler için kısa bir özet yapalım: Sisteme giriş tarihine göre değişmekle birlikte BES Tüm endeksi yıllık reel +%0,5 ile -%0,5 arası bir getiri sağlamıştı. 2013’ten önce vergi teşviki, 2013 yılından itibaren de %25 katkı hesaba eklenince enflasyonla başa baş olan bu bilek güreşinin katılımcıyı pek üzmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Söz konusu çalışma genel BES Tüm endeksi üzerinden yapılmıştı. Aslında kimse endekse yatırım yap(a)mıyor, onu teşkil eden fonlara yatırım yapıyor. Ama endeksin ağırlıklandırmayla oluşumu nedeniyle bu rakamın ortalama BES yatırımcısının performansını izleme olanağını verdiğini kabul edebiliriz. Bu yazıda endeksi oluşturan bazı alt fon gruplarının performansını inceleyeceğim. BES’te sıkça, risk profilinize göre, çeşitli fonlardan oluşan bir portföy oluşturmanın önemine değinilir. Fon yöneticilerinin temel söylemlerinden biride iyi oluşturulmuş portföylerle riskinizi kontrol altında tutarken ortalamanın üstünde getiri elde edebileceğiniz de dile getirilir. Aslında ortalamanın oluşması için katılımcıların yarıya yakınının altta kalması matematiksel bir gerçek olsa da, altta kalanın sizin olmamanız için bolca dikkat ve dua etmek lazımdır.

Sonuçlara geçmeden her teknik çalışmada olduğu gibi, çalışmanın çerçevesini vermek istiyorum:
1.  Sadece 2003 yılından beri verisi olan fon grupları ele alındı: 2012 yılından sonra bilgisi olan özel sektör borçlanma, fon sepeti, Kıymetli madenler ve endeks fon grupları dahil edilmedi.
2.   Fon gruplarının en az 3 yıllık performanslarına bakıldı. Diğer bir deyişle 3 yıldan daha kısa dönemdeki performanslarına bakılmadı.

Bu çerçevenin nedeni: BES ortalama 25 yıllık bir yolculuk. Birkaç dönemin performansı daha değişken olsa bile toplama bakıldığında etkisi sınırlanıyor. 3 yıllık bir dönemde aşırı kar (veya zarar) yapılan bir yılın etkisi %33 olurken, 15 yıllık dönemde etkisi %6,6 ya düşüyor. Ayrıca bu süre içinde dengeleyecek tam tersi aşırı bir zarar (kar) yapılan bir senenin olma olasılığı da artıyor.
EGM’nin sınıfladığı 15 e yakın fon grubu olmasına rağmen 2003’ten beri 7 fon grubu var: Borçlanma araçları TL, Borçlanma araçları döviz, Hisse senedi, Likit, Karma, Değişken, Standart. En ilgi çekenler genelde Hisse senedi, TL Borçlanma araçları ve Yabancı Para Borçlanma araçlarıdır. Aşağıda her bir fon grubunun 2003-2016 arası yıllar itibariyle getirilerinin grafiği BES Tüm endeksi ile karşılaştırmalı olarak yer almakta.

Grafikler nasıl okunmalı: En solda en eski yatırılan katkı payının bugünkü reel değerini gösteriyor, sağa gittikçe yeni yatırılanların bugünkü değeri yer alıyor. Örneğin ilk Borçlanma araçları (TL) grafiğinde 31.10.2003 yılında yatırılan 1 TL’nin bugünkü reel değeri 1.40 TL olmuşken, 31.10.2016 da yatırılan 1 TL reel olarak 0.80 TL’ye düşmüş.



















BES Tüm üzerinden gözlemlenen fonun ilk dönemlerde oldukça yüksek (%50) olan reel getiri sürekli düşerek 2009 başlarında negatife düşmüş, uzunca bir süre bu bölgede kalırken yavaşça o getiriye ulaşmış. Bunlar dönemsel performans, burada asıl önemli olan tabii ki birikimli yıllık getiri oranları: sonuçta elimize geçecek olan reel birikimi belirleyen bu performansların birikimli haline bakmak lazım. Grafiklere ve yorumlarına geçmeden fon gruplarının da gerek dönemsel getirileri, gerek birikimli getirileri açısından 4 ana başlık altında toplanabileceğini gözlemledim.

Varlık sınıflarına göre fonların gruplandırılması

  1. TL Borçlanma Araçları + Standard fonlar grubu
  2.  Değişken + Likit fonlar grubu
  3. Hisse fon grubu
  4. YP borçlanma araçları + Karma fonlar grubu
Hatta ilk iki grup BES-tüm ile çok yakın hareket ederken 3. ve 4. grup fonların daha az korelasyonu olduğu gözlemlenebiliyor. İlk iki fon gruplarında Devlet tahvilinin ağırlığı bu etkiyi yaratmış olması doğal. Adları üstünde olan YP Borçlanma ve Hisse senedi ise Devlet tahvilinden değişik bir varlık sınıfı olduklarından bağımsız hareket etmeleri de doğal.
TL Borçlanma araçları


Gözüken o ki yatırdığı paranın %1 ile %3 arasını topluma geri vermek isteyenlerin favori yatırım aracı TL borçlanma araçları, diğer adıyla devlet tahvili. Bu fon grubu devletten aldığı %25’lik kaktı payını devlete iade etmekte ısrarlı gözüküyor. Benzer bir getiri eğrisi olan Esnek ve değişken fonlarla beraber tüm BES sisteminin %50’sini bu fonların teşkil ediyor. BES fonlarının kötü yönetildiği eleştirilerinin kaynağı da bu fonların olduğu ortaya çıkıyor. Önümüzdeki dönemlerde tahvil piyasasında büyük karlar edilmediği takdirde yakın tarihte bu fonlara yatırım yapmış emeklilerden daha epey şikayet geleceğini söylemek için kristal küreye ihtiyaç yok.
Toplam fonların %13’ü olan Likit fonlar bu gruptan eğimi benzer olsa da getiri olarak pozitif olması nedeniyle ayrışıyor. Adı üstünde kısa vadeli yatırımın kazandırdığı uzun vadenin ise kaybettirdiği bir ekonomik çevrenin de ayrıca sorgulanması lazım.

Standart ve Değişken/esnek fonların eğrileri de TL Borçlanma araçlarına parallelik göstermekte











YP Borçlanma araçları
Yatırımcısını gerçekten sevindiren YP borçlanma araçları ile bu fonlarla beraber hareket eden karma fonların grafiği:


Hisse senedi fonları

Genelde hisse senedi yatırımının uzun vadede en iyi getiriyi sağlayacağı yönünde, en azından piyasa profesyonelleri arasında, yaygın bir inanç vardır. Ancak gözüken Borsa İstanbul bu konuda anti tez oluşturma yolunda ilerliyor. 2004 yılından önce girenlerin biraz direnmelerine rağmen, hisse senedi yatırımcısı BES’in kaybedeni gözüküyor. Bu varlık sınıfının yüksek iniş çıkışlara sahip olduğundan geçirilecek birkaç iyi dönem, eski birikimlere de etki edeceğinden, hızlı bir toparlanma yaşama şansına da hala sahip: Borsadan ümit kesilmez.






1 Kasım 2019 Cuma

Cennete merdiven alanlar


Stairway to heaven

Geçen yazımda TL borçlanma araçlarının kötü performansının BES sisteminin bir eleştirisi olarak algılandığını gördüm. Benim BES sistemi ile eleştirilerim veya endişelerim güven sorunu ile ilgilidir. Fon performansları daha ziyade içinde bulundurdukları yatırım araçlarıyla ilgilidir. Birkaç fonda beceriksiz veya şanssız bir fon yöneticisi bulunsa bile bunlar incelenen fon grupları içinde sadece ortalamayı biraz etkilerler. Şanslı veya becerikli fon yöneticilerinin de bulunma olasılığını göz ardı etmemek lazım. Ancak Bireysel emeklilik sistemine asıl zarar verecek olan bu sistemin ana parçaları olan devlet, emeklilik şirketleri, fon yöneticileri veya dağıtıcılarının kısa vadeli çıkarlar için sistemi kurcalamalarıdır. Kısa vadede bazı sorunlar çözülse de yatırımcıların bu olayların farkına tahmin edilenden çabuk ve iyi vardıklarını unutmamak lazım.

Sevdik mi tam severiz
Bu sefer fonlarının tartışmasız yıldızı Yabancı para borçlanma araçları fon grubunu ve Karma fonları inceleyelim. İçinde ağırlıklı olarak T.C. Euro Bondları olan YP borçlanma araçları fonlarının faiz kazandırmalarından dolayı nakit dövize göre bariz üstünlükleri vardır. Üstelik bu tahvillerin DTH’ın üstünde bir faiz getirisini olması da dövize yatırım yapacak katılımcılar için onları oldukça cazip kılmaktadır. Uzun vadeli bir yatırım olmaları gerekmesine rağmen bu fonlarında kısa vadeli konjonktürel hareketlere bağımlı olduklarını, ne yazık ki, gözlemliyoruz. Aşağıdaki grafikte YP Borçlanma fonlarının toplam fonlar içindeki payı ile TL’nin döviz karşısındaki değer kaybının gelişimlerini gösteriyorum:

Sol eksen (kırmızı) kurların değerlerini, sağ eksen (mavi) YP Borçlanma araçlarının toplam fonlar içindeki payını gösteriyor

Yukarıda grafik yatırım tercihlerimizin kurların gelişimine fazlasıyla duyarlı olduğunu gösteriyor: Kurlar düşerken dövizi hızla terk ediyor, çıkarken aşıklar gibi koşarak sarılıyoruz: 2003-2011 döneminde döviz kuru düşer veya sabit kalırken YP fonlara ilgi hızlı bir şekilde azalmış, toplam fonlar içindeki payları %11’lerden %4'lere kadar gerilemiş. Ancak 2013’ten itibaren kurların yükselmesiyle birlikte bu fonlara bir hücum başlamış ve oran %15’ler seviyesine yükselmiş.

Karma fonlar
Adı üstünde karma olan fonların tanımı:Her birinin değeri fon portföyünün %20’sinden az olmayacak şekilde, fon portföyünün en az %80’i ortaklık payları, borçlanma araçları, altın ve diğer kıymetli madenler ile kira sertifikalarının en az ikisinden oluşan fondur”.
Bence esnek/değişken fonlarla birlikte fon yöneticisine en büyük insiyatifi veren iki fon türünden biri. İçlerindeki varlık dağılımı çeşitli olsa bile YP Borçlanma araçları fonlarına paralel bir gelişim göstermişler, bu nedenle o fonlar da “Galacticos” sınıfına girdiler. Ağustos 2019 sonu itibariyle toplam fonların %2,16’sını teşkil ediyorlardı. Daha önceki yıllardaki verilere ulaşmadım ancak o zamanlarda pek popüler olmadıkları konusunda bir hissim var. Belki EGM ileride eski tarihli bilgilere ulaşmada bizlere daha yardımcı olur.

Los Galacticos



YP Borçlanma araçlarının ve karma fonların iç verim oranlarına bakarsak yıllık % 5’in altına düşmeyen bir reel getiri hiç de azımsanacak bir oranı değildir. Gelişmiş ülkelerde bu seviyedeki oranların hisse senedi yatırımlarında beklenildiğini göz ardı etmemek lazım.
Yine yaptığımız gibi emekliliğe hak kazananların yatırdıkları paraya göre bugün emekli olsalar elde edecekleri net reel gelir grafiğine bakarsak karşımız çıkan tablo:

Benzer bir eğriye sahip olduklarından karma fonları grafiği sade tutmak adına koymadım.

Boyut önemlidir!
İllaki olumsuzluk arayacaksak getirilerin yeni girenlerde gittikçe düştüğü ileri sürülebilir. Bu aslında olayları biraz grafikle anlatmanın azizliğinden kaynaklanıyor. Geçen yazıda belirttiğim gibi toplam getiri=süre* iç verim olarak hesaplanıyor. İç verim %5-6 arasında neredeyse sabit seyretmiş, hatta son yıllarda yüksek seviyelerinde. Buna rağmen son yıllarda girenlerin (2010 veya hemen öncesi) süreleri kısa olduğundan (tabii ki 16 yıla göre kısa yoksa o yılların nasıl zor geçtiğini takdir ediyoruz) etkisi azalıyor. Finansçıların kaldıraç etkisi dediğimiz olgu ile karşı karşıyayız. Eskiler damlaya damlaya göl olur derlermiş, finansçılar kaldıraç diyor.
BES’in kaldıraç etkisinin ne kadar önemli olduğuna yeterince burada da ortaya çıkıyor. Buna ağırlıklı ortalama vade veya türkigilizce de duration deniyor

Transfer sadece sporda olmaz
TL cinsi borçlanma araçlarına yatırım yapanların aldıkları katkıyı devlete iade ettiklerinden söz etmiştik. Anlaşılan o paraları aynı devlete döviz cinsi borç verenler ceplerine koymaya başlamışlar. Yandaki meşhur resimdeki gibi aynı devlete kimin kendi parasıyla borç verdiği, kimin başka ülkelerin parasıyla borç verdiğini BES katılımcıları da farkına varıp resmin doğru tarafına katılmışlar. Sonuçta işin ucunda gerçek para olunca kimse kül yutmuyor.

23 Ekim 2019 Çarşamba

BES’in tüm yükünü taşıyan katılımcı kim?


BES’te madalya verilecek katılımcılar

Aylık düzenli bir birikim olan BES’te başlangıç ve sonuç endeksine bakıp sonuç çıkarmak yanlış olmasa bile eksik bir incelemedir. Başlangıç ve sonuç endekslerinin bize söylediği tek şey eğer tüm birikimimizi ilk başta BES’e yatırıp bir daha hiç para ekleyip çekmeseydik paramızın reel olarak geleceği seviyedir. Halbuki biz BES’e her ay para yatırıyoruz. İlk ay yatırdığımız 100 TL’miz 16 yıl sonra 640 TL olmuş olabilir ama ya 2.ay yatırdığımız paralar ne oldu? 10.aydaki paralar 120.aydaki paralar? Yatırılan her katkı payı değişik zamanlarda yatırıma yöneldiği için hepsi değişik tutarlarda getiri elde etmişlerdir. Dolayısıyla ödeme serilerinin incelenmesi gerekmektedir.
Bu periyodik yatırım serilerinin göz önüne alarak EGM BES-Tüm endeksi ile ilgili gerçek performansı daha önce irdelemiştim. Bu ve bundan sonraki çalışmalarda bazı fon gruplarının performansları hakkında bazı yorumlarda bulunmak istiyorum.

TL Borçlanma araçları ve Standart fon grupları

Son zamanlarda ağırlığını kaybetse de fon grupları arasında en büyük olanı, genelde devlet tahvili içeren, TL Borçlanma araçları olarak anılan gruptur. Standart fon grubu da bu fon grubu ile çok yakındır ve performansları da hem zaman hem de getiri açısında birbirine yakındır. Bu iki grup şu anda toplam fonların %22’sini temsil ediyorsa da, Bireysel emeklilik sisteminin başladığı 2003 yılından beri bakıldığında ortalama olarak tüm BES fonlarının % 50’sini teşkil etmişler. Ayrıca düşük riskli olarak görüldüklerinden ilk başlangıç fonları da genelde bu 2 fon olmaktadır. Dolayısıyla BES katılımcılarından bu fonlara bulaşmamış birini bulmak hayli zordur.

İç verim oranları

2003-2016 arası sisteme katılanların bugün itibariyle bu iki fon grubundan elde ettikleri ortalama yıllık reel iç verim oranları grafiğini aşağıda paylaşıyorum:




Görüldüğü gibi her iki fonda aynı eğimi takip ediyor, sadece Standart fon biraz daha az kaybettirmiş! Dikkatli okurun gözünden kaçmamıştır ama ben grafik ile bir ayrıntıyı hatırlatayım: 0 en üstte, tüm yıllık oranlar 0 altında!
Grafik neyi anlatıyor: En solda Sisteme en eskiden girmiş (Ekim 2003) birisinin bugüne (Eylül 2019’a kadar=191 ay) boyunca bu fona düzenli olarak aylık katkıda bulunduğu takdirde elde edeceği enflasyondan arındırılmış yıllık reel iç verim oranı bulunmakta. En sağda ise sisteme 36 ay önce girmiş olanların reel iç verim oranı bulunmakta. 3 yıldan az önce girenleri (Ekim 2016 sonrası) incelemeye almamamın nedeni bu sürenin BES performans ölçülmesi için kısa dolayısıyla yanlış olacağını düşünmemdendir.

Birikim toplam getirileri

Bu grafiğe göre emeklilik hakkını elde etmiş ve sisteme ilk girenler bugün emekli olsalar 16 yıl boyunca kaybettikleri yıllık %-1’ile toplam yatırdıkları paranın yaklaşık % 8 eksiğini alacaklar. 2013 yılında devreye giren devlet katkısından da elde edecekleri tutar yaklaşık yatırdıkları paranın % 8,9 tutuyor. Bu durumda devlet katkısıyla beraber yatırdıkları paranın reel olarak %0,9 kadar fazla bir birikim ile emekli olabilecekler.
Bu aşamada grafik ile hesaplama arasındaki ilişkiyi kısaca açıklamanın faydalı olacağını düşünüyorum: İç verim oranını bir aracın hızı olarak düşünürsek bu hızı aracın hareket ettiği süresiyle çarparsak toplam gidilen mesafeyi buluruz. Yukarıdaki örnekten hareketle ilk yatırımımız yıllık %-1 ile 16 yıl devam etmiş, 2.si aynı hızda 15 sene devam etmiş, vs. en sonuncusu ise yine aynı hızla 1 sene devam etmiş. Fazla ayrıntıya girmeden bütün bunları çarpıp toplarsak ve çıkanı da yatırdığımız paraya bölersek yukarıdaki hesaba ulaşırız. Bu yöntem yaklaşık sonuç verse de kavramı anlatmakta yararlıdır. Örnekte ortalama sürenin 8 yıl olduğunu söylemek yeter sanırım.
Devlet katkısında da benzer bir yöntem izleniyor, yalnız katkı 2013 ortasında devreye girdiğinden bu katılımcı 6 yıl katkı alabiliyor, yani %25 katkıyı toplam süresinin sadece 6/16=%37,5 oranda alabiliyor. 
Değişik giriş tarihlerine göre devlet katkılı ve katkısız toplam reel gelirleri gösteren grafik aşağıda

















Sadece emeklilik hakkını kazanmış olan 2009 yılına kadar girişlileri ele aldım. 2010 girişlileri de almamın nedeni önümüzdeki 1 yılda, anormal reel kazanç veya kayıp olmadığı takdirde, onlarında emeklilik birikimlerinde fazla bir değişim olmayacağındandır.

Tok gözlü bir milletiz

Görünen o ki devlet katkıları boşa gitmiş, %25 beklerken bu fonlar %-2 ile %4 arası gelir getirmiş. Boşa gitmiş derken aslında devletin  negatif faizle borçlanması bir anlamda devlete vergi ödenmesidir. Devletten aldığını, çoğu zaman fazlasıyla, devlete iade eden bu kişileri takdir etmek gerekmez mi? Devletimize ve milletimize hiçbir yük olmadan tasarruf eden bu BES katılımcılarının cebine para koyamadıysak, madalya ile ödüllendiremediysek bile en azından tüm yükü omuzlayan bu Atlas'larımızdan bir alkışı esirgemeyelim.

Piyasa görür ve cezayı keser

Genelde BES'e getirilen eleştirilerden biride portföylerin doğru dürüst yönetilmediği veya kazandırmadığı şeklindedir. Ancak  sorun BES'te veya portföylerin yanlış yönetimlerinden değil, bu durumda tahvillerin negatif reel getirilerinde. BES yatırımcısı Dimyata giderken en azından evdeki bulgurdan olmamış. Ya BES paraşütü olmadan bu tahvillere yatırım yapanlar? 
Aslında fonlara yatırım kararını katılımcı veriyor, emeklilik şirketi değil. Eğer kararı onlara bırakırsanız, biraz kolaycılık biraz da zorlama ile kendinizi en standart fonlarda bulabilirsiniz. Katılımcılar, ister buradaki gibi analiz yaparak ister yaşayarak, bu fonların kötü performansını görmüşler ve bir zamanlar %52 olan ağırlıkları %22'ye düşmüş.

Gelecek yazılar: En kötüsü geride mi kaldı?

Gelecek yazılarımda diğer önemli fon gruplarının performansını yayınlayacağım. Sanırım bu sayede katılımcıların kendi risk profillerine göre dengeli bir fon portföyü oluşturmalarının önemi ortaya çıkar. Yalnız içiniz rahat etsin “En kötüsü geride kaldı”. Gerçekten!

7 Ekim 2019 Pazartesi

Devlet BES’imizden eksik olmasın


Önceki yazımda BES fonlarının enflasyona karşı bir yere kadar koruma sağladığı, ancak tek başına bir yatırım aracı olarak kayda değer bir reel getiri sağlamadıklarını belirtmiştim. Bu yazıda devlet katkısının etkisini inceleyeceğim. Bilindiği gibi BES’te devlet katkısı 2013 yılında devreye girdi ve çeşitli emeklilik şartları altında kişiye kendi katkılarının %25’i oranında ek bir katkı sağlıyor.  Bu katkı brüt asgari ücret ile sınırlı. Uygulamanın henüz 6,5 yıl öncesi başlamış olması nedeniyle elimizdeki veriler sınırlı. EGM BES endeksi, Devlet katkısı endeksi ile Enflasyon endeksini Mayıs 2013’ten itibaren seyrini aşağıda grafikte görebiliriz.
Görüldüğü gibi gerek BES endeksi, gerek devlet katkısı endeksi enflasyon endeksinin altında seyretmişler. Ancak BES endeksi ile %25 oranında devlet katkı endeksini toplayıp grafiğe yerleştirdiğimizde (mor çizgi) endeks enflasyonun hayli üstünde seyrediyor. Yalnız BES gibi periyodik birikimler için düz endeks rakamları fazla bir şey ifade etmiyor. Bu nedenle bu verileri eşit periyodik ödemelere çevirmek gerekiyor. Bu sefer yıllık ortalama getiri oranlarını bulmak yanıltıcı olacak. Zira %25’lik katkı zamana bağımlı olarak değişir. İlk yılki katkınızın yıllık getirisi %25 iken, 2. Yılda bu oran %11.80’e, 3.yılda %7,7 vs. düşüyor. 25-30 yıl sistemden kalan birisi için bu oran yıllık %0,75’e düşmekte. Bu nedenle birikimlerin bugünkü değerlerini toplam enflasyona oranlayarak oluşturduğum grafiği aşağıda paylaşıyorum.

76 aydır sistemde olan (Mayıs 2013 yılında girmiş) biri 100 lirasını yaklaşık olarak 121 TL yapmış gözüküyor. Devlet katkısının 4 TL’si enflasyon altında fon performanslarına kurban gitmiş olsa da 21 TL tutarında reel bir servet artışı azımsanamaz. 30 aydan kısa bir süredir sistemde olanların (2017’den itibaren sisteme girenlerin) %25’ten bile fazla bir reel servet artışı yaşamaları sevindirici gözüküyor. Yalnız BES’te bu getiri ve servete ulaşmak için önce sabır (en az 10 yıl, ortalama 25 yıl) gerekiyor. Dolayısıyla değil bir, 5-10 yıllık performanslar bile belirleyici olmayabiliyor. Nasıl ki 2013 yılında sisteme girenlerin servetlerini %21’in üstlerine taşıma olasılıkları varsa 2017 girişliler için de düşme ihtimali vardır. Servet gelişiminin seyri emekliliğe yaklaşırken belli olmaya başlıyor.
Önceki yazımda belirtmiştim, fonlar enflasyon oranında getiri sağladıkları müddetçe, devlet katkı fonları hiç getiri sağlamasalar bile  mutlaka reel bir servet artışı oluyor. Örneğin %10’luk sabit bir enflasyon varsayımıyla, devlet katkıları faiz kazanmasa bile 25 yılın sonunda %15’lik bir servet artışı  (devlet sübvansiyonuna) sahip olunuyor.

BES için diğer gerekçeler

BES’in getiri ve devlet katkısı dışındaki faydalarını anlatmak için giriş cümlelerimizi şöyle sıralayabiliriz:
“Bu parayla düzgün fiyat bulamazsın”: Türkiye’de ortalama 100 TL olan aylık katkı ile herhangi bir yatırım aracında doğru dürüst bir fiyat almak neredeyse imkansızdır. 100 TL’lik bir yatırım size herhangi bir yatırım aracında günün en yüksek alış-satış fiyat farkının ne olduğunu öğretir!
“Zorlama olmazsa biriktiremezsin”: Yıllar boyu ayda 100 TL biriktirecek disiplini olan insan var mıdır merak ediyorum. Bu 25 yıl durmadan rejim yapacağım demek gibidir. Bir alternatif her ay bankaya otomatik talimat verilebilir, o zamanda para hep mevduatta tutulmuş olunur. Acaba o tutarlarda mevduat ne kadar reel getiri sağlayacak bu soruyu sormayacaksak sorun azalır. 
“Kendin daha iyi mi yatırım kararları veriyorsun?” : Diyelim ki hem çelik disiplinimiz ve iyi fiyatlara erişimimiz var, acaba yatırım kararlarımız da o kadar isabetli mi? Bırakın piyasa profesyonellerini, enflasyonu yenecek bir performansı kaç kere ne kadar süreyle sağladık? Bunu yıllarca sağlayacağımızı bize aşılayan özgüvene ne zaman eriştik? En son Attila Köksal’ın paylaştığı, JP Morgan’a ait, araştırmada (https://twitter.com/AttilaKoksal/status/1176462853538275328?s=20) ortalama yatırımcının enflasyona yenik düştüğü bilgisini kulak arkasına atmamak gerek.

Mr. Spock nerede?

Peki, neden insanlar bu kadar rasyonel finansal bir imkânı neden geri tepiyorlar?  Gençliğimizin meşhur dizisi Uzay Yolu’ndaki pür mantık Mr. Spock’tan hiçbir şey mi öğrenmedik? Onu uzak bir gezegende terk mi ettik? Bence bunun cevabı BES’i en kısa şekilde tarif eden bu cümlenin içinde saklı:

BES, para biriktirmeniz karşılığında devletin belirli bir süre sonra (ortalama 25 yıl) size ek para vereceği taahhüdüdür (koyduğunuz paranın %25’i).

BES'te taahhüt değil, gerçekten hesabına para yatırılıyor diyen itirazları duyar gibi oluyorum. Ancak bu parayı hak etmek için şartları yerine getirmeniz lazım, yoksa para devlete geri gidiyor. Dolayısıyla bu bir taahhüt oluyor, bu dönem boyunca devlet parasını portföy yöneticisine yönettirmiş oluyor.
Bence cevap bu cümlede bulunan her 2 unsurda -Devlet taahhüdü ve belirli süre – birden bulunmaktadır.
Toplumsal Hafıza: halkımızın sık sık düşen tasarruf hevesinden hoşnut olmayan devletimiz yaklaşık 30 yılda bir tasarruf kampanyası düzenlemektedir. 60’lı yıllarda tasarruf bonoları, 90’lı yıllarda zorunlu tasarruf, konut edindirme ve nihayet yeni yüzyılın 20’lı yıllarında BES. İlk iki deneyde devletine güvenmek zorunda kalan halkın BES‘e sıcak bakmamasının sebebini toplumsal hafıza olarak nitelendirebiliriz. İlk başlarda tamamen isteğe bağlı olan BES zamanla OKS ile girilmesi zorunlu, çıkılması serbest oldu. İleride çıkış şartlarının zorlaştırılması veya dolambaçlı hale getirilmesi, müdahale edilmesi söz konusu oldukça  insanların hafızaları daha baskın rol oynamaya başlıyor.

Süre: En az 10 yıl sistemde kalma, 55 yaş derken 30 yaşındaki bir çalışanın 25 yıl sabır etmesi lazım. Bu süre çoğu insanın hayal edemeyeceği kadar uzun. Finansta sürenin uzunluğu riski artıran bir unsurdur. Yüksek enflasyon finansal varlıkların getirilerini, bazı durumlarda olumlu etkilese bile, riski artırdığında uzun vadede değerlerini olumsuz etkiler. Friedman'ın "Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olaydır" sözünün doğal sonucu da "Enflasyon her zaman ve her yerde devletin işidir". Türkiye'nin enflasyon ile mücadele azim ve yeteneği de ancak bir Arjantinliyi etkileyebilir.  İnsanların bu sürede bir (kaç) enflasyon kazasına uğrama olasılığını da göz ardı ettiklerini sanmıyorum.

Risk Primi
Aslında bu rasyonel gözükmeyen davranışların finansal dilde mantıklı açıklamasını risk primi olarak nitelendirmek gerek. BES’ten ayrılan insanların risk primi beklentileri daha yüksek diyebiliriz. Daha önce dikkatsizlik ve sürücü hatasından defalarca kaza yapmış bir şirket, size çok iyi bir teklif sundu diye hayatınızın en uzun yolcuğuna çıkmak üzere hemen aracına atlar mısınız? Sanırım bu sefer devlet vatandaşından süre istemek durumunda, finansal ifadesiyle daha fazla katılım için risk primini düşürmek zorunda (süre/tutar ve güvenilirlik).